18 Ağustos 2012 Cumartesi

30 RAMAZAN 1433 VE BAYRAM


Esselamu Aleykum mümin ve mümine dostlar...  Hamdolsun Allah'a...salat selam olsun efendimiz Muhammed (sav)'e...
Euzu billahimineşşeytanirraciim. Bismillahirrahmanirrahim
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالمَلاَئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِم مِّن كُلِّ بَابٍ
سَلاَمٌ عَلَيْكُم بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِRAD/23-24

(orada) onların, atalarından, eşlerinden ve çocuklarından doğru yolu tutan kimselerle birlikte gireceği, huzurla dolup taşan ebedi hasbahçeler vardır ki, her kapısından melekler onların yanına varıp,"Size selam olsun! Çünkü siz (iyilikte) sebat ettiniz!" (diyecekler). (Hal) böyleyse, ahirette erişilecek olan bu mutlu son ne hoş ve ne güzel! RAD/23-24

Muhterem dostlarım; geldik böylece Ramazan yolculuğumuzun sonuna. Rabbim bu mübarek ayın içinde eda ettiğimiz teravihlerdeki kaynaşmamızı, bir arada sağlam kaleler gibi duruşumuzu, cemaat bilincimizi diri tutmamızı ve bu hakikat etrafında kenetlenmemizi daim eylesin. 

Oruçlarımızla elde ettiğimiz nimet farkındalığımızı, nefsani duygu, heva ve heveslerimizi tutuşumuzu, kendi yakınlarımızda ve dünya çapında kardeşlerimizin imdadına madden manen ulaşma gayretlerimizi bütün bir yıla yaymayı nasip eylesin. Sahurla geceyi uyandırma ve vahiy ile ruhlarımızı doyurma kararlığımızı, O'nun emir ve yasaklarına muntazaman uyma çabamızı, ölüm bize gelinceye kadar onu hayatımıza hakim kılma duamızı Rabbimiz kabul buyursun. 

Hemen her yerde yaşanan zalim anlayışları perişan eylesin. Mazlumlara bizim ellerimizle imdat eylesin.

Mazlumun ahının olmadığı, zalimin saltanatını sürdüremediği, adaletin kardeşliğin tesis edildiği, daha yaşanılası bir dünya için, haydi hem sözlü hem fiili dualarımızda birbirlerimizi analım. 

Sizinle paylaştığım bu mübarek ayetlerin neticesi olan müjdeye nail olalım. Böyle yaşanılan bir ömrün neticesi olan cenneti ve hem dünya hem ahiret bayramımızı lutfuyla bize ikram eylesin. Amin...

Bu duygu ve heyecanla Ramazan bayramınızı tebrik eder hayırlarla dolu bir ömür sürmenizi Allah'tan dilerim.

Emanetiniz Allah'a... Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu...  

17 Ağustos 2012 Cuma

29 RAMAZAN 1433


Esselamu Aleykum mümin ve mümine dostlar...  Hamdolsun Allah'a...salat selam olsun efendimiz Muhammed (sav)'e...
Euzu billahimineşşeytanirraciim. Bismillahirrahmanirrahim

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
(Ey Peygamber) Benim adıma de ki: Ey benim günaha batmak suretiyle kendilerine yazık eden kullarım! Sakın Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah(kendisine ortak koşulması dışında) bütün günahları affeder. Hiç Şüphesiz O çok affedici, çok merhametlidir.ZÜMER-53

Muhterem dostlarım öyle sonsuz bir merhamete muhatabımız ki, her türlü günahın bizi çepeçevre kuşattığı sırada muhakkak bir yardım eli uzatıyor Rabbimiz.

Sanki; kullarım yazık etmeyin kendinize, göz göre göre bunca emeği zayi etmeyin. Sizi yolun doğrusuna davet edenleri duymamazlıktan gelmeyin. Hadi duymadınız yada nefsinize uyup duymak istemediniz, yine de ümidinizi yitirmeyin. Çünkü tevbeyle her dönüşünüzde Beni affedici ve bağışlayıcı olarak bulacaksınız.

Her suçumuza rağmen, suçumuzdan dönünce hiç o kusuru işlememiş gibi, hatta suçlarımızı sevaba çevirerek karşılayan Allah'ımıza hamdolsun.

Günahın bataklığı bize göre değil biliyoruz. Bu büyük müjdenin ardından, hiç zaman harcamadan, Ramazan'da kazandığımız haleti ruhiyeyi de koruyarak hemen yüzlerimizi Rabbimizin dosdoğru yoluna döndürelim. Ve O'nun Kitabını ve Rasulunu yolumuzun rehberi edinelim.

Emanetiniz Allah'a... Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu... 

16 Ağustos 2012 Perşembe

28 RAMAZAN 1433

Esselamu Aleykum mümin ve mümine dostlar...  Hamdolsun Allah'a...salat selam olsun efendimiz Muhammed (sav)'e...
Euzu billahimineşşeytanirraciim. Bismillahirrahmanirrahim

قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ

De ki: "(Allah şöyle buyuruyor:) 'Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun! Bu dünyada iyi şeyler için gayret edenleri güzel bir son beklemektedir. (Unutmayın ki) Allah'ın arzı geniştir, (ve) elbette sıkıntılara göğüs gerenlere mükafatları hesapsız verilecektir!" ZÜMER-10

Muhterem dostlarım Ramazanın son anlarını idrak ettiğimiz şu günlerde, içimizi kaplayan tarifsiz hüzün, bir dostu, bir sırdaşı kaybetme endişesidir. Tam da birbirimize alışmış, kaynamış ve arınmıştık.

Şimdi derin bir bekleyişe geçeceğiz. Ayrılık ruh gözeneklerimize dolacak. Özlemin doruklara çıktığı bir sırada dost Ramazan yine çalacak kapımızı.

Lakin bizi bıraktığı gibi bulacak mı? Asıl o endişe sarmalı içimizi. Günlerdir verdiğimiz sözlerin ahitlerin tam sırası... Bizler onun bize kattığı manevi atmosferle bir yıl boyunca solumaya devam edip, O'nun yokluğunu aratmamalıyız. 

Bize vahiyle yaşamayı yeniden öğreten bu kutlu mevsimi ciğerlerimize kadar çekip sorumluluk bilincimizi tazelemeli ve tıpkı Rabbimize bezmi elestte verdiğimiz söz gibi, ahitlerimizde sadık kalmalı ve sorumluluğumuzu ruhumuzda ve toplumumuzda diri tutmalıyız.

Biliyoruz ki bu duygu ile yaşamımıza yön verir ve gayretimizi artırırsak bizi güzel bir son beklemekte. Ne güzel bu sona Allah'ın rızasına kavuşmuş olarak erişenlere....

Elbette bu kutlu yolda darlıklar ve sıkıntılar olacaktır. Bunlara göğüs gerip katlananların mükafatı hesapsız verilecektir. Allah'ımızın izniyle her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır. Allah'ın arzı geniştir. Günahların darlığından, sevabın genişliğine erdiren Allah' a hamdolsun. 

Emanetiniz Allah'a... Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu... 

15 Ağustos 2012 Çarşamba

27 RAMAZAN 1433


Esselamu Aleykum mümin ve mümine dostlar...  Hamdolsun Allah'a...salat selam olsun efendimiz Muhammed (sav)'e...
Euzu billahimineşşeytanirraciim. Bismillahirrahmanirrahim

أَفَمَن يَعْلَمُ أَنَّمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ أَعْمَى إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
الَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّهِ وَلاَ يِنقُضُونَ الْمِيثَاقَ
وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الحِسَابِ
وَالَّذِينَ صَبَرُواْ ابْتِغَاء وَجْهِ رَبِّهِمْ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَأَنفَقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً وَيَدْرَؤُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُوْلَئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِFURKAN 19-22

(Ey Peygamber) Rabbin tarafından sana vahyedilen Kuran'ın hak ve hakikat olduğunu anlayıp kavrayan kimse ile bu gerçeğe kör kesilen kimse bir olur mu hiç? Ama gel gör ki bunu ancak aklı selim ve sağduyu sahibi kimseler anlar.
İşte bu aklı selim sahibi kimseler yartılışlarında Allah'a verdikleri iman ve ibadet sözüne sadakat gösterir, bu sözlerinden asla dönmezler.
Yine bu kimseler Allah'ın emrettiği şeyleri yerine getirirler. Rablerine saygıda kusur etmezler, onun huzurunda çetin bir hesap vermekten de korkup çekinirler.
Onlar Rablerinin rızasını kazanmak için sıkıntı ve zorluklara göğüs gerer, namazı hakkıyla kılar, kendilerine verdiğimiz nimetlerden gizli ve açık olarak hayırlı işlerde harcar,(imanlarından dolayı muhatap oldukları) ağır sözleri ağırbaşlılık ve olgunlukla karşılarlar. Mutlu son işte onların hakkıdır. (FURKAN 19-22)

Muhterem kardeşlerim Ramazanı şahid tutarak ahitleştiğimiz bu mubarek günlerde, aklı selim sahibi olarak sözümüzde durup dosdoğru yol üzerinde ilerleme azmimizi devam ettirmeliyiz. 

Nitekim bizler yaratılışımızdan itibaren Allah'a söz vermiş ama defalarca sözünü bozmuşuz. Ramazan vesilesi ile bize sunulmuş olan bu rahmetli fırsatı iyi değerlendirmeli ve sözümüze sadıklar olarak kalmalıyız. 

Sözümüzün hakkını yerine getiremeyecek olursak, muhakkak çetin bir hesap ile karşılacağımız gerçeğini yüreğimizden bir an uzak tutmamalı, ve nefsimize, şeytanın desiselerine, iğvalarına karşı teyakkuz halinde olmalıyız. Ancak böylece huzura erebiliriz.

Ölüm bize gelip çatıncaya kadar sözümüz üzerinde defalarca sınanacağız. Bu sıkıntılar ve zorluklar karşısında Rabbimizin yardımını umarak azimli ve kararlı bir sabır duruşu sergileyeceğiz, ibadetlerimizi her türlü şirk unsurlarından temizleyip yanlız Rabbimize has kılacağız. Kendimize ve kardeşlerimize gizli ve açıktan yardım ellerimizi uzatacak ve bu yolda birlikte olabilmenin yollarını arayacağız. Ve böylece mutlu son bizim olacak inşaAllah.

Emanetiniz Allah'a... Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu... 

14 Ağustos 2012 Salı

26 RAMAZAN 1433


Esselamu Aleykum mümin ve mümine dostlar...  Hamdolsun Allah'a...salat selam olsun efendimiz Muhammed (sav)'e...
Euzu billahimineşşeytanirraciim. Bismillahirrahmanirrahim

فَإِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ إِذَا هُمْ يُشْرِكُونَANKEBUT-65

Bir gemiye bindikleri zaman (ve kendilerini tehlikede gördükleri sırada) (işte o anda) içten bir inançla yalnız Allah'a yalvarıp yakarırlar; sağ salim karaya çıkar çıkmaz da bazı hayali güçleri (tekrar) O'na ortak koş(maya başl)arlar.ANKEBUT-65

Fırtınalarla kasırgalarla dolu yeryüzü hayatının debdebesinden yönümüzü kaybetmeye yüz tutmuşken, Her yandan zihnimiz gönlümüz kirleniyor, duygularımız dehlizlere gömülüp kendimizden geçmeye, hakikatı sollamaya ramak kalmışken biz, Allahın yardımı imdadımıza yetişti. 

Öyle yürekten sızılarla kapıya geldik ki bütün içtenliğimizle yalvardık Rabbimize, O'da bizi rahmetinin her yanı kapladığı Ramazan'la izzetlendirdi. Yeniden kendimiz olmanın, yitirilmiş yanlarımızı bulmanın ilacı oldu Ramazan.

Kardeşlerim; bütün bu zorlukların içindeyken, Ramazanı bize kurtuluş reçetesi olarak sunan Allah'ımızın, bu nimetini Ramazanın güzel günleri giderken unutacakmıyız. Ramazan gitti diye yeniden yanlış yolların yolcusu olmaya devam edecekmiyiz. Bunca arınmadan sonra kirlenecekmiyiz. 

Tıpkı gemiye binenlerin tehlikeyi gördükleri sırada Allah!a sığınıp, tehlike geçince bildiklerini okumaları gibi, Allah korusun bizde "Ramazan kurtuluş gemisi" karanlık yaşamlarımızı aydınlatıp gittikten sonra, gerisin geri karanlıklara dönecekmiyiz.

Bir söz vermeliyiz kardeşlerim, Ramazanı ahdimizin şahid kılarak... 

Ve ahdetmeliyiz, bu Ramazan Kuran'ın ve Rasulun rehberliğinde yaşanan kutlu bir hayata adımımız olsun için.
Ramazan gidince onun yokluğunu aratmadan, Vahyi hayata hakim kılarak adam gibi yaşamak için...

Şimdi bu duygularla vahye sarılın, kadir vaktini vahiyle karşılayın ki; sonumuz Rahmanın rızası ve cenneti olsun.

Emanetiniz Allah'a... Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu...  

13 Ağustos 2012 Pazartesi

25 RAMAZAN 1433


Esselamu Aleykum mümin ve mümine dostlar...  Hamdolsun Allah'a...salat selam olsun efendimiz Muhammed (sav)'e...
Euzu billahimineşşeytanirraciim. Bismillahirrahmanirrahim


قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ
Kesin olan şudur ki, inananlar kurtuluşa erişeceklerdir:

Muhterem Kardeşlerim, orucun bize kattığı nefsani arzu ve isteklerin tutukluğu dersimizi, iyi öğrendiğimize inanıyorum. Rabbimizin bize sunduğu maddi ve manevi rızıkların, Kıymetini ve değerini anladık. Böylece kardeşlik bağlarımızı kuvvetlendirdik ve öğrendik ki; kardeşlik bağları sadece kan yoluyla olmuyor. İbadet kardeşliğimizde var, tüm mümin insanlarla. 

Bugün sunduğum ayeti kerime Müminlerin kurtuluşa ermesinin kesin olduğunu buyuruyor. Şimdi sunacağım ayetlerde Kurtuluşun ebedi olarak nasıl bir mümin/ mümine olunca mümkün olacağını tarif ediyor. Haydi yaşama merkezli okumak için gök sofrasına buyurun:


1 onlar: Allah’ın adı anıldığında kalpleri ürperirler enfal-2 

2 onlar:Allah’a asla şirk koşmazlar furkan-68 

3 onlar:namuslarını (ırzlarını)korurlar furkan-68 

4 onlar: (hertürlü)zinaya asla yaklaşmazlar mü’minun -5 

5 onlar:namazlarını huşu içinde ve doğru olarak kılarlar muminun2,9 

6 onlar:anne ve babalarına öf bile demezler isra-23 

7 onlar:boş şeylerden tümüyle yüz çevirirler mu’minun -3 

8 onlar: mallarıyla ve canlarıyla cihad ederler tevbe-5 

9 onlar: asla zanda bulunmazlar casiye -24 

10 onlar:cahillerle asla tartışmazlar furkan-63 

11 onlar:kınayıcının kınamasından korkmazlar maide-54 

12 onlar:asla yalan söylemezler mü’minun-8 

13 onlar:emanetlerine ihanet etmezler bakara-177 

14 onlar:söz verdiklerinde sözünde dururlar bakara-177 

15 onlar:zekatlarını hakkıyla verirler bakara-177 

16 onlar:yetimin hakkını asla yemezler nisa-2 

17 onlar:yolda kalmışlara yardım ederler bakara-177 

18 onlar:kafirlere karşı sert,birbirlerine karşı merhametlidir fetih-29 

19 onlar:insanların kusurlarını affederler aimran-135 

20 onlar:yalnızca ’a dayanıp güvenirler tevbe-20 

21 onlar:kafirler ile alllah yolunda savaşırlar aimran-28 

22 onlar:darlıkta da bollukta da infak ederler aimran-133 

23 onlar:kızdıkları zaman öfkelerini yenerler aimran-133 

24 onlar:başkalarının ilahlarına sövmezler en’am-108 

25 onlar:haksız yere bir cana kıymazlar en’am-151 

26 onlar:’ın ayetlerini az bir pahaya satmazlar aimran-199 

27 onlar:hakkı bile bile gizlemezler bakara-44 

28 onlar:inananlara ‘sen mü’min değilsin’ demezler nisa-94 

29 onlar:resüllerden hiçbirini birinden ayırt etmezler bakara-136 

30 onlar:yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler furkan-63 

31 onlar:ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yaparlar en’am-52 

32 onlar:helal ve temiz olan şeylerden yerler bakara-168 

33 onlar:asla yalan şahitlik yapmazlar furkan-72 

34 onlar:dillerini eğip bükerek(geveliyerek )konuşmazlar nisa-135 

35 onlar: insanlar arasında adaletle hükmederler en’am-151 

36 onlar: yoksulluk yüzünden evlatlarını öldürmezler en’am-151 

37 onlar: yeminlerini hiçbirzaman bozmazlar nahl-91 

38 onlar:adaklarını yerine getirirler insan-7 

39 onlar:’ın ahdini yerine getirirler,anlaşmayı bozmazlar rad-20 

40 onlar:yakınlarına(akrabalarına)yardım ederler bakara-177 

41 onlar:yolda kalmışlara ve hastalara yardım ederler bakara-177 

42 onlar:yoksullara ve esir düşenlere yardım ederler bakara-177 

43 onlar:zorda,darda ve savaş anlarında sabrederler bakara-177 

44 onlar:verilen rızıktan yerli yerince harcarlar enfal-3 

45 onlar:geceleri az uyurlar zariyat-17 

46 onlar gün yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar fetih-29 

47 onlar:insanlara iyiyi emrader,kötülükten de alıkorlar enfal-71 

48 onlar:açıklanınca hoşlarına gitmeyecek şeyleri sormazlar maide-101 

49 onlar:yapacakları işlerde kendi aralarında danışırlar şura-38 

50 onlar:gerçekten felaha kavuşanlardır mü’minun-1

Rabbim bu güzel hasletlere sahip kullarının arasına bizleri de ilhak eylesin.

Emanetiniz Allah'a... Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu...  

12 Ağustos 2012 Pazar

24 RAMAZAN 1433


Esselamu Aleykum mümin ve mümine dostlar...  Hamdolsun Allah'a...salat selam olsun efendimiz Muhammed (sav)'e...
Euzu billahimineşşeytanirraciim. Bismillahirrahmanirrahim


Bugün sizlerle Mustafa İslamoğlu Hocaefendi'nin yazısını okumak istedim. Buyrun dostlarım sofraya...


Kur’an ve Ramazan
07/09/2008




Zamanı ve insanı yaratanın, vahyi indirenin, zamanı ve insanı vahiyle şereflendirenin adıyla başlarım.

Zaman da, tıpkı insan gibi bir sır yumağı. Zaman yumağının içinde neyi gizlediğini ancak Allah bilir. Yaşanmış zamanın kaydını tutan, yaşanacak zamana dair hayaller kurup planlar yapan yegâne mahlûk insandır.
Zaman, insan ve vahiy…
Üçünün birleştiği nokta “şahitliktir”.
Allah zamana ve onu oluşturan parçalara yemin eder. “Asra yemin olsun… Soluklanan sabaha yemin olsun… Kuşluğa yemin olsun… Gündüze yemin olsun… Geçip gitmekte olan geceye yemin olsun… Şafağa yemin olsun…” Hepsi de vahiy olan bu yeminlerin maksadı, zamanın insana şahit olduğunu hatırlatmaktır. Bu hatırlatmanın bir amacı da insanın zamanı iyi, doğru ve verimli kullanmasıdır. Aksi bir durumda insan kendine ihsan edilen zaman nimetini aleyhine şahit kılmış olacaktır. Bu iki tür ziyandır: Birincisi zaman emanetini zayi etmek suretiyle, ikincisi onu aleyhte bir şahide çevirmek suretiyle. 
Zamanı insana şahit tutan Allah, insanı da kendi zatına şahit tutmuştur. Kelime-i şahadet, bu şahitliğin en beliğ ifadesidir. Allah’a şahit olmaya çağrılmak bir şeref, hem de şereflerin en büyüğüdür. Zira Allah’a şahit olmak, şahitliklerin en büyüğüdür ve en büyük olana şahitliktir. En büyüğe şahit olmak, en büyük şerefe nail olmaktır. Zatıyla kaim, öncesiz ön ve sonrasız son, mutlak diri ve sonsuz varlık sahibi Allah’ın insanın şehadetinden elde edeceği hiçbir çıkarı yoktur. O zatına şahit tutmakla insanı onurlandırmak istemiş, ona bahşettiği akıl ve iradenin önüne sonsuz bir ufuk açmıştır. Değil mi ki Allah zu’l-me‘âric, yani “tekamül mertebelerinin sahibi”dir (70:3). İnsana da bu mertebelere yücelmesi için imkânlar sunmuş, fırsatlar bahşetmiştir.
Allah’ın bahşettiği bu yüceliş ve yükseliş imkânlarının en başında vahiy gelir. Vahiy de tıpkı zaman ve insan gibi şahittir. Şahit olduğu içindir ki vahiy kendisinimecîd, kerîm, ‘azîz gibi sıfatlarla takdim eder. Bu sıfatların hepsi de “fâil” (şahit) kipidir. İlahi kelam insana inmiştir ve insan o kelamı taşıyıp taşımadığından dolayı hesaba çekilecektir. Vahiy indiği insanın kendisine karşı davranışı hakkında şahitlik yapacaktır. “Yürüyen Kur’an” olan peygamberin “şahit” (şâhiden) olarak gönderilmesi de vahyin şahadeti bağlamında anlaşılabilir.
Evet, görüldüğü gibi zaman, insan ve vahyin her üçü de şahitlik noktasında birleşirler. Fakat bu üçlüden zaman ve vahiy insana şahittirler, insan ise Allah’a şahittir. İşte insanı müstesna kılan da budur. Bu yüzdendir ki zaman ve vahiy insan için, insan ise Allah içindir. İlahi hiyerarşi budur. Zamana mahkûm olmak ve maruz kalmak bu hiyerarşiyi bozmaktır. Zira bu durumda “zaman insan için” olmaktan çıkıp “insan zaman için” olmuş olur. Bu ise ilahi hiyerarşiyi bozmak, eşrefiyet listesine müdahale etmektir.
Şöyle bir sual gelebilir akla: “Bu hiyerarşide zamanın ve vahyin yeri neresidir?”
İşte Ramazan bize zımnen bu sualin cevabını verir. Bu cevabı vermesi için, Ramazan ayının değerini nereden aldığını ifade eden şu âyeti hatırlamamız şarttır:
“Ramazan ayı öyle bir aydır ki, insanlığa rehber olan (hidayet), bu rehberliğin apaçık belgelerini taşıyan (beyyinât) ve hakkı batıldan ayıran (furkân) Kur’an işte bu ayda indirilmiştir: Sizden biri bu aya ulaştığında oruç tutsun; hasta ya da yolcu olan kimse de başka günlerde iade etsin! Allah sizin için kolaylık ister, sizi zora koşmak istemez; oruç günlerinin sayısını tamamlamanızı, sizi doğru yola ulaştırdığı için O’nu yüceltmenizi ve şükretmenizi ister” (2:185).
Bu âyet, Ramazan ayını müstesna kılan sebebi açık ve net olarak gösteren âyettir. Bu sebep Kur’an’ın bu ayda indirilmeye başlanmasıdır. Bu hakikati Kadr sûresinin ilk âyeti de teyit eder. Ramazan Kur’an’ın doğum ayıdır. Kur’an vahyinin doğum günü olan Kadir Gecesi, Ramazan ayının içinde bir gecedir. Bu gerçek, Bakara sûresinin 185. âyetiyle Kadr sûresinin 1. âyetinin karşılaştırmalı okunması sonucu açık ve net olarak ortaya çıkar. Bu demektir ki, eğer Kur’an’ın indiği Kadir Gecesi Ramazan ayı içerisinde bir gece olmasaydı, Ramazan ayı kutsiyet ve bereket kazanmayacaktı. Ramazan tüm kutsiyet ve bereketini, vahyin inmeye başladığı geceyi içerisinde barındırdığı için almıştır.
Bu kutsiyet ve bereketin büyüklüğünü Kadr sûresi beyan eder:
“Elbet onu kadir-kıymet gecesinde Biz indirmeye (başlamışızdır).
Bilir misin o kadir-kıymet gecesi nedir?
O kadir-kıymet gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.
Melekler, vahiyle beraber o gece inerler de inerler, Rablerinin izniyle, hayatın her alanına dair tarifsiz bir mutluluğun (formüllerini getirirler); bu durum, şafak atıncaya kadar sürer” (97:1-5).
İndiği geceyi-günü bir ömre bedel kılan vahiy, indiği ayı da “Ayların Sultanı” olan Ramazan ayı kılmıştır. Ramazan “sözlerin sultanı”nı getirmeseydi, “Ayların Sultanı” olamazdı. Bu mübarek sûre muhatabından şu tesbit ve itirafı yapmasını ister: “İndiği geceyi bir ömre bedel kılan vahiy, benim hayatıma inerse, her günümü bir ömre bedel kılar. İçine vahiy inmiş bir ömrün bedeli ise yalnızca cennet olabilir!”
Demek ki, kutsiyet ve bereketin sebebi zaman değil vahiydir. Vahyin sebebi hidayet, yani “rehberlik”tir. Hidayetin sebebi ise tüm vahiylerin vasfı olan beyyinât ve furkân’dır. Beyyinât, “savunulan hakikati isbatlamak için yeterli olan apaçık belgeler” anlamına gelir. Furkân ise “iyiyi kötüden, hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan, adaleti zulümden ayırmaya yarayan nitelik veya yetenektir”. Ramazan orucunu emreden Bakara 185. âyette Kur’an işte bu iki vasfıyla takdim edilir. Bu boşuna değildir. Zira vahiy muhatabına rehberlik etme (hidayet) amacını ancak bu iki vasfı sayesinde gerçekleştirir. Bunların birincisi olan beyyinât Kur'an'ın kendisinde olup karşısındakine sunduğu, ikincisi olan furkân ise muhatabında inşa ettiği bir niteliktir. Sadece Kur'an'ın inşa ettiği bir tasavvur ve akıl furkân olma vasfını kazanır. Böyle bir tasavvur ve akılla bakan bir göz ancak beyyinât'ın delalet ettiği hakikatleri yerli yerinde görür ve kavrar.
Bütün bunların ardından sorulması gereken can alıcı soru şudur: Kur’an’ın doğum ayı olan Ramazan’ın ihyası neden oruç olarak teşri kılınmıştır? Bir başka ifadesiyle: Kur’an’ın doğumu neden oruç suretinde kutlanmaktadır?
Bu can alıcı sorunun cevabı, aynı zamanda vahyin, onu anlamanın ve hayata aktarmanın da anahtarıdır.
Farsça “gün” anlamına gelen rûze’nin Türkçeleşmişi olan “oruç”un Kur’an lisanındaki karşılığı savm’dır. Savm, hem “tutmak” hem de “terk etmek” anlamını ihtiva eder. Kelimenin kök manası “yeme ve içmeden kesilmek, ağzı kapalı olmak, içine ilave bir şey almamak”tır. İştikak-ı ekberde “mutlak bütün, eksiksiz ve tam” anlamına gelen ilahi sıfat es-Samed, değeri sabit olduğu için altın anlamına gelen sâmit, yekpare ve som kaya anlamına gelen samed, ağzı kapalı olduğu için susmak anlamına gelen summ ve kuvvet ve cazibe merkezi manasındaki samd ile akrabadır.
Savm, “tutmak”tır. Lisanımızda “oruç tutmak” deriz. Namazı “kılarız”, abdesti “alırız”, zekâtı “veririz”, kelime-i şehadeti “getiririz”, hacca “gideriz”, orucu ise “tutarız”. Türkçemizdeki “tutma” oruç manasındaki savm’ın tam mukabili olmak hasebiyle, “oruç tutmak” tabiri “tutmayı tutmak” gibi bir karşılığa denk gelse gerektir.
Oruç tutmak, başta orucun tarafını tutmaktır. Yani, “Ben oruçtan yanayım, ben orucun tarafındayım!” demektir.
Oruç tutmak kendini tutmaktır. Başımıza ne geliyorsa kendimizi tutamadığımız için gelir. Günahların kökeni, öfkesini tutamamak, nefsini tutamamak, şehvetini tutamamak, dilini tutamamak vb. gibi sebeplere dayanır. Kişi orucu ne kadar tutarsa, oruç da kişiyi o kadar tutar. Kim orucun başını dik tutarsa, oruç da onun başını dik tutar. Oruç onu kula kul olmaktan koruyan bir kalkan, kulu kul edinmekten koruyan bir akıl olur. Bu anlamıyla oruç “aç kalmak” değil “beslenmek”tir. Aç bırakılan bedendir. Bunun anlamı insanın maddi yanının “ikincil” olduğunu vurgulamaktır. Birincil olan yanı akleden, düşünen, hatırlayan, öğüt alan, inanan, değer üreten, iyiyi kötüden ayıran yanıdır.
Kur’an’ın doğum ayı olan Ramazan’ın bedenin aç bırakılarak ihya edilmesinin nedeni burada ortaya çıkmaktadır. Bu neden, mü’minin akli ve ruhi melekelerini tahrik ve teşvik ederek onun anlama ve düşünme yeteneğini artırmaktır. Bunun Kur’an’la alakası açıktır: Bu suretle vahyin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmak. Zaten vahyi “okumak” da budur. Zira okumaktan maksat anlamaktır. Bir şey anlaşılmıyorsa, aynı zamanda okunmuyor demektir. İkra’ emri ilahisi, “oku” emrinden ayrı olarak bir de “anla” emrine muhtaç değildir. Okuyup anlamayı birlikte içerir. Alak sûresinin ilk inen âyetlerinde okumaktan maksadın “öğrenmek” (ta’lim) olduğu 4 ve 5. âyetlerde sarahaten ifade buyrulmuştur. İlk inen ikinci sûre olan Müzzemmil’deki Kur’an’ı tertil ile okuma emrinin gereği de budur. Tabi ki anlamaktan maksat yaşamaktır. Ne var ki, bir mesaj anlaşılmadan yaşanamaz.
İşbu nedenle Ramazan Kur’an ayıdır. Ramazan bize Kur’an’ı getirdiği için Ramazan’dır. Ramazanlarımız Kur’an’ı okuduğumuz, anladığımız, yaşadığımız ve yaşattığımız kadar mübarektir.
Elbet Kur’an’la ilişki Ramazan’a hasredilemez. Zaten Ramazan, vahyin Kur’an’ın “indiği” değil “inmeye başladığı” aydır. Kur’an bir Ramazan gecesi olan Kadir Gecesi inmeye başlamış ve bir neslin hayatını inşa edecek kadar uzun bir süre inişini sürdürmüştür. Vahyin etkisi indiği yıllarla sınırlandırılamaz. Her zaman ve zeminde indiği günkü gibi sayısız kadın ve erkeğin yüreğine hükmetmeye devam edecektir.
Vahiy ilahi bir inşa projesidir. Amacı, kendisiyle inşa olmuş insanlar aracılığıyla hayatı inşa etmektir. Ramazan’ın etkisi de tıpkı vahiy gibi sadece bir ayla sınırlandırılamaz. Ramazan getirdiği mana iklimini mü’min muhatabının tüm ömrüne yaymak ve onun ömrünü Ramazan kılmayı amaçlar.
Unutulmaması gereken hakikat şudur: Ömrü Ramazan olanın âhireti bayram olur. O bayram cennetin ta kendisidir. Böyle birinde Ramazan şu sözü söyleme şuurunu inşa eder: Küfre, şirke ve zulme karşı orucumu bozarsam, keffaretim cehennem olsun!
Emanetiniz Allah'a... Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu...